Anne rahmindeki bir bebek, yaklaşık 40 hafta boyunca amniyotik sıvı adı verilen bir su içerisindedir. Dış dünya ve rahim arasında bariyer görevi gören amniyotik sıvı, bebeği korur ve doğum anına dek konfor sağlar. Doğum anında da bebeğin direkt olarak dış dünya ile temas etmesi yerine su dolu bir havuz içerisine ilerlemesi, hem bebek hem de anne için daha stressiz olmaktadır. Suda doğum olarak bilinen bu yöntem, doğum türleri arasında acı hissi en düşük olan doğal bir seçenektir.
Suda doğum, belirli bir ısı derecesindeki steril su ile dolu olan havuz içerisinde bebeğin dünya gelme eylemidir. Suyun etkisi, doğum yapan kadına sakinleşme ve rahatlama hissi verir. Ağrı algısını ve kaygıyı azalttığı için, doğal oksitosin hormonunun salgılanmasına yardımcı olur. Ilık su, aynı zamanda doğum sırasında kadının perine kaslarının ve cildinin yumuşamasını sağlayarak kesi gibi işlemlere gerek duyulmasını azaltır.
Suda doğum, özellikle son yıllarda oldukça popüler hale gelen, sıkça tercih edilen bir doğum yöntemi olmuştur. Bunun en önemli nedeni, normal doğum yapmak isteyen ve acı hissinden dolayı endişe duyan anne adaylarıdır. Ancak öncelikle suda doğum yapmak isteyen kadınların, bu yöntem için uygun bir aday olup olmadığı araştırılmalıdır.
Suda doğum, güvenli bir prosedür olarak bilinmektedir. Ancak, tüm komplikasyon risklerini en aza indirmek için bu doğum yöntemini tercih edecek kişilerin birtakım kriterlere sahip olması önemlidir.
Bazı sağlık durumlarının var olması halinde suda doğum yapmak riskli olabilmektedir. Özellikle sürekli elektronik fetal izleme gerektiren koşullar, suda doğum esnasında güvenli değildir.
Bebeğin normal doğum ile dünyaya gelmesi: Normal doğum, ilaç kullanımı veya tıbbi prosedürlerin en az tercih edildiği yöntemdir. Anne ve bebek suda doğumda, normal doğumda mevcut olan tüm avantajlara sahip olacaktır. Bebek ile iletişimin hızlı kurulması, iyileşme süresinin daha çabuk olması, doğumdan hemen sonra bebeğin emzirilebilmesi, doğum sonrası komplikasyonların az olması bu avantajlardan birkaçıdır.
Epizyotomi ihtiyacının olmaması: Epizyotomi, bebeğin baş kısmının vajinadan çıkması anında perine bölgesinde yapılan kesidir. Su dolu doğum havuzu içerisinde cilt ve kas dokuları yumuşadığı için, bu işleme ihtiyaç duyulmamaktadır.
Ağrı hissinin azalması: Sıcak suyun rahatlatıcı etkisi endorfin üretmeye yardımcı olur ve böylece vücudun doğal ağrı kesici mekanizması desteklenir. Kasılmaların ağrısı az hissedildiği için, doğum süreci daha rahat gerçekleşir. Normal doğumlarda sıkça tercih edilen epidural yöntemi de, suda doğum esnasında gerekli değildir.
Doğum süresinin kısalması: Suda doğum ile normal vajinal doğum kıyaslandığında, suda gerçekleşen doğumların yaklaşık 50 dakika kadar daha kısa sürdüğü belirtilmiştir. Kısa süreli doğumlar, hem anne hem de bebek için avantajlıdır.
Hareket özgürlüğü sağlaması: Doğum havuzu, ağırlığın %75’ini destekler ve kadın kendi ağırlığını daha az hisseder. Ayrıca kasılmalar esnasında kadının rahat edebileceği bir pozisyonda olması, ağrı şiddetini azaltacaktır.
Suda doğum söz konusu olduğunda akla ilk gelen soru, havuza doğan bebeğin boğulma ihtimalidir; ancak bu durumun gerçekleşme ihtimali neredeyse bulunmamaktadır.
Bebekler, anne rahminde de su ile çevrilir ve akciğerleri ile solunum yapmamaktadır. Oksijen ihtiyaçları plasenta yoluyla iletilen kanla karşılanır. Su havuzuna doğan bir bebek, tıpkı rahimde olduğu gibi nefes almayacaktır. Havuzdan çıkarıldığında akciğerlerde dolu olan su tahliye edilir ve solunum sistemi devreye girer. Yalnızca kısa bir süre su içerisinde kalacak olan bebeğin, boğulma ihtimali oldukça düşüktür.
Ancak; bebeğin doğum anında başının su dışarısına çıkıp tekrar suyun içerisine girmesi, plasentadaki oksijen besleme işlevinin etkilenmesi ve ani sıcaklık değişiminin meydana gelmesi halinde bebeğin suyu solumu ihtimali vardır.
Yorumlar